Bugün 17 Ocak 2021. Soğuk ama keyifli bir İstanbul sabahında, iş yerimde pazartesi sendromunu elimde sıcak bir fincan çayla bastırırken yazıyorum bu yazıyı.
Türkiye yeni bir döneme giriyor. Demokratikleşme hareketleri, ülkenin her kademesinde ciddi bir şekilde hissedilmekte ve bu benim gibi demokrasi aşığı liberal aydınların oldukça takdirini kazanmakta. Elbetteki eleştirdiğimiz noktaları da var bu hareketin, ancak ben demokrat bir aydın olarak gidişattan memnunum.
Bildiğiniz gibi, 2016 genel seçimleriyle birlikte Adil ve Yükselen Parti Türkiye'de tek başına iktidar oldu. Halkın teveccühünü kısa zamanda kazananan bu parti, geçen haftaki genel seçimleri de %40'lık oy oranıyla kazanıp tek başına iktidar yürüyüşünü sürdürdü. Ciddi reformlar yaptılar, anayasanın bir çok maddesini değiştirip daha sivil bir anayasa haline getirdiler. Gerçi hala 1982 cunta anayasası devam etse de, bu değişiklikler oldukça önemli. Elbette yeni bir anayasa bu ülke için şarttır ve olacaktır, bunun için bu hükümeti sonuna kadar desteklemeli ve yürüyüşlerine köstek olmamalıyız.
Bundan 10 sene önce, Türkiye şeriata gidiyor diye ağlayanların hepsi bugün sus pus durumdalar. Gidişattan oldukça memnun görünmekteler. Çatlak ses yok mu, elbette ki var. O günlerin laiklik elden gidiyorcularının yerini bugün din elden gidiyorcular almış durumda. bakın çok açık söylüyorum, her iki ses de yanlış, dış güç odaklı ve Türkiye'yi demokrasi yürüyüşünden alıkoymaya yönelik kasıtlı seslerdir. Dilerseniz bugün bir kısım statükocunun isyan ettiği şu değişiklikleri madde madde ele alalım.
Neymiş efendim Kuran kursuna gitme yaşı 24'e çıkartılmış, böyle şey olmazmış. Bu hükümet bunu neden yaptı kimse sormuyor. Kuran kursuna çocuk yaşta gitmek, dini kendi dilinde öğrenmeden yabancı bir dilde öğrenmek, ve Arapça'nın kafa karıştırıcı dil yapısının genç beyinleri kötü etkilediği pedagojik olarak kanıtlandı, başbakanlığa bağlı bir çok kurum da bunu doğruladı. Bunun üstüne yürütülen tartışmaların hepsi ezber tekrarlayan, bayağı, seviyesiz tartışmalardır.
Oruç tutan şehirlerin haritasının çıkartılması da tartışıldı. Dindarlar fişleniyor diye merkez medya çarşaf çarşaf yazılar yazdı. Başbakan yardımcısının "biz oruç tutan şehirleri belirleyerek ramazan aylarında o bölgelerde daha çok erzak stoklamayı planlıyoruz" demecini kaale alan bile olmadı.
Devletin her yıl düzenli olarak ayırdığı Hacca gidecekler kontenjanının düşürülmesinin sebebi de tamamen ülkede dövizin azalmasıdır. Ama bu konuya da art niyetli çevreler yanlış aksettirip halkı galeyana getirmek için kullandılar, kullanıyorlar.
Camilerdeki ezan sesinin kısılması gelince. Bu Avrupa Birliği uyum yasalarının şart koştuğu bir zorunluluktur, 2050 yılında inşallah AB'ye tam üye olacağız bunu AB dönem başkanı da açıkladı, zaten ülke genelinde sayısı gereksiz yere fazla olan camilerin imamlarının aynı anda günde 5 vakit ezan okumaya başlaması inanılmaz bir gürültü kirliliği yaratıyordu. Buna bu güne kadar ilkeli olarak hiç bir siyasetçi el atamamıştı, ama AYP hükümeti, oy kaygısı olmaksızın bu konuya da el attı ve ezan seslerinin desibel miktarını AB normlarına çekti. Sanki ezanlar kesildi gibi bir hava yaratılıyor !
Başbakan yoğun baskı altında ama görevini yerine getiriyor. Her sözüne bir kulp takma çabası hakim. Geçenlerde İzmir Karşıyaka'daki Çatladıkapı Türbesi için "o ucube türbe de yıkılacak" dedi diye yine sanal bir gündem oluştu. Halbuki türbe, o bölgedeki doğal görüntüyü kötü etkilemekte bu çok açık. Türbenin boyutlarının ve şeklinin nasıl olacağına karar vermek için İlahiyat Fakültesi de bitirmeye gerek yok. Üstelik türbenin altında tarihi eser var. Açıklamalara göre Kayseri Belediye Başkanı türbeye talipmiş, buyursunlar alsınlar.
Tüm bunlardan önemlisi de Dandanakan Soruşturması adı altında, devlet içinde kümelenmiş illegal oluşumları açığa çıkartıp, hükümeti yıpratmaya, manipüle etmeye, darbe ortamı hazırlamaya çalışan bu Dandanakan Terör Örgütü'nün üzerine gidilmesidir. Geçmişte devlet, askeriye, bürokrasi ve medya içerisinde rol almış bir çok insanın bu örgüte üye olduğu, gizli ses kayıtlarıyla, belgelerle ortaya çıktı. Şunu tekrardan açıkça ifade etmek istiyorum, Dandanakan Terör örgütü gibi oluşumlar Türkiye'nin demokratikleşme sürecinin önündeki en büyük engellerdir. Muhalefet, hükümetle beraber çalışıp bu örgütün ortaya çıkıp yargılanmasını isteyeceğine, siyasal rant peşinde koşmakta ve statükocu bir tavır takınmaktadır. Ancak hükümetin dik ve kararlı duruşu bir çok vatansever gibi benim de içimi rahatlatmakta.
Elbette yanlış uygulamalar da var, bunları da eleştiriyoruz. Mesela yine geçenlerde hükümeti protesto eden bir grup gence karşı polisin uyguladığı orantısız güç ve 19 yaşında türbanlı bir kızın polis tekmesiyle çocuğunu düşürmesi hepimizi üzdü. Her ne kadar bu kızımızın imam nikahlı evli olduğu ortaya çıkmış olsa da, burda sorumluluk sahibi kişilerin bu tarz olaylara karşı daha duyarlı yaklaşması gerekiyor. Ayrıca Süleymaniye Camiine yapılan baskında çocuğuyla camiye giden 2 babanın kimlik bilgilerinin alınması da -her ne kadar yoldaş medya bunu fişleme olarak gösterme çabaları komik bile olsa- doğru bulmuyorum.
Ayrıca tüm bu hengamenin içinde benzinin litresinin 11,5 lira olması, artan üniversiteli işsizlik sorunu, kamu mallarının yabancı sermayelere ederinden ucuz fiyata satılması meseleleri de elbette eleştirilmelidir, ama tüm bunlar, demokratikleşme sürecini baltalamamalı, dünyada yeni bir denge unsuru olma adayı olan Türkiye'nin önünü tıkamamalıdır.
Şimdi beni bazı internet sitelerinde, forumlarda kimi art niyetli kişiler, muhalefet yanlısı kalemler, hatta bazı meslektaşlarım, hükümet yalakası olmakla suçluyor. Geçmişte dindar kesimin haklarını savunurken bugün hükümetin dümen suyuna gittiğimi ileri sürüyorlar. Onlar istediklerini söylesinler. Bundan 10 yıl önceki hükümetin yaptıkları ne kadar doğru ve demokratikleşme yönünde adımlarsa, bugünkiler de öyledir. Ben ve benim gibi düşünen arkadaşlarımın içindeki demokratik Türkiye aşkı, bu kendini bilmez, kendilerini bu ülkenin sahibi olarak gören 3-5 kişinin asılsız suçlamalarıyla sönmez. Ben halkın sesi olmaya, doğruları yazmaya, güçlünün değil ezilenin yanında yer almaya devam edeceğim. Değişmeyen tek şey değişimdir. Ama beni değiştiremeyeceksiniz. Ben bir liberalim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder