Epeydir aklımda olan bir konuydu bu. Malum eğlenceyi seviyoruz. Bunun bir de "ölmeden önce görülesi derbiler" şeklinde bir versiyonunu da yapacağım yakın zamanda. Neyse konumuza dönelim, dünya üzerindeki bir çok etkinliğin, festivalin, karnavalın içinden uzun bir araştırmanın ve ayıklamanın ardından güzel ve bilgi verici bir değerlendirme olduğunu sanıyorum aşağıda. Şu dünyadan göçmeden önce en azından 1-2 tanesini görebilmek lazım. Buyrunuz.
Coachella Festival (Indio, California, ABD)http://www.coachella.com/
Coachella, 100 bine yakın insanın katıldığı, dünyanın en önemli müzik festivallerinden biri. Memlekete 2 tane ünlü grup geldiğinde ortalığı ayağa kaldırdığımız düşünüldüğünde, Line-Up'lar insanın dibini düşürüyor.
Nisan ayının 3. ya da 4. haftasında düzenleniyor ve 3 gün sürüyor. Festivalin düzenlendiği yer Indio, Colorado Çöl'ünde bir yerleşim olduğundan, festival genellikle 40 derece sıcaklıkta gerçekleşiyor. Dolayısıyla erkenden işe koyulup otel, araç ayarlamalarını yapmadan festivali çadırda geçirmek isteyenler için sıcaklar sıkıntı yaratabilir.
Bu seneki festival afişi ve line-up'ı
buradan görebilirsiniz.
Carnevale di Venezia (Venedik, İtalya)http://www.carnevale.venezia.it/
Tarihi Venedik Karnavalı. Genellikle
Ocak ayı sonu ile Şubat başlangıcı civarlarına denk gelen bir dönemde başlayıp, 1-2 hafta sürer. Eldeki bilgiler, bu karnavalın ilk kez 1268’de düzenlendiğini gösteriyor. Karnavalın simgesi ünlü Venedik Maskeleri. Maskenin anlamı ise eski zamanlarda var olan sosyal sınıf ayrımcılığının aşırılığına tepki göstermek ve aslında herkesin eşit olduğunu vurgulamak. Karnaval dönemi Venedik'te her milletten bir çok insan binlerce çeşit bu renkli maskelerden takıp sokaklarda eğlenir. Konfetiler atılır, dev kuklaların başrolde olduğu gösteriler düzenlenir, eski düellolar canlandırılır, canlı heykeller sokaklarda dolaşır. kostümlü insanların sabahın erken saatlerinde gondollarla sisli kanallardan geçişi tüyler ürperticidir. Eğlence ve bağırış çağırıştan ziyade, mistik ve görsel içerikli bir karnaval diyebiliriz sanırım Venedik Karnavalı için, ama sırf San Marco Meydanı'nda yüzü Venedik Maskeli ve köstümlü insan topluluklarını görebilmek için bile gidilir.
La Tomatina (Valencia, İspanya)http://www.latomatina.es/
İspanya'da yaklaşık 70 yıldır devam eden ve La Tomatina olarak bilinen Domates Festivali, her yıl dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce kişinin katılımıyla Valencia bölgesindeki Buñol Köyü'nde gerçekleşiyor. Valencia'nın bir köyü olan Buñol, Katalunya'nın başkenti Barcelona'ya yaklaşık 1,5 saat mesafede. Festivalin amacı katılanların ellerindeki domatesler ile birbiriyle ile savaşması ve oluşan domates suyu ırmaklarında yüzmesi. Tabii metrelerce uzunluğundaki sokaklar domates suyu ırmağına dönüşüyor. Festival zamanı, domates lekelerin duvarlarda kalmaması için çevredeki binaların hepsi mavi plastik bir tente ile kapatılıyor. Festival, her
sene ağustos ayının son çarşambasında başlayıp, yaklaşık 1 hafta sürüyor. Son festivalde 100 tondan fazla domates harcandı ve 50 bine yakın kişi bu manyaklığa ortak oldu. Bu dometes nehrinin içine beni hiç bir Allah'ın kulu sokamaz ama orda olup bu manyaklığı izlemek isteyenler için yerler de varmış, ordan yer edinmek mantıklı olabilir :)
Oktoberfest (Münih, Almanya)http://www.oktoberfest.de/
Oktoberfest, Almanya'nın Münih kentinde her yıl Eylül ayının son günleri ve
Ekim ayının ilk günlerinde başlayıp ve 2 hafta süren bir festivaldir. Festivale her yıl yaklaşık 6 milyon kişi katılıyor. Festivalin en önemli özelliği elbette ki bira. Bu kutlamalar için özel olarak bir Oktoberfest birası mayalanır ki bu bira hem tat hem de alkol bakımından biraz koyu renkli ve sert. Bu bira Maß denen bir litrelik özel bardaklarda sunuluyor. Sadece Münihli bira üreticilerinin bu özel birayı sunmalarına izin veriliyor ve bu sunum adı Bierzelt olan binlerce kişinin sığabileceği devasa çadırlarda yapılıyor. Türkiye'de kendilerini toplum polisi zanneden gençlerin kokteylli sergi açılışlarını basmayı görev addettiği, ve şu günlerde artık kokteyllerde servis edilmesinin yasaklandığı biranın açıkhavada su gibi aktığı, insanların sokak ortasında rahatça alkollerini alıp, öpüşüp koklaşabildiği Oktoberfest'te herkes mutlu ve kimse de zarar görmüyor. Kişisel yaşam tercihlerine saygıyı sürekli dillendirip diğer yandan kısıtlayanlara gelsin.
Carnaval de Québec (Ville de Québec, Kanada)http://www.carnaval.qc.ca/
Quebec Kış Karnavalı, 1894 yılından beri kutlanan, dünyanın en büyük kış karnavalı. Her yıl Kanada’nın özerk Quebec eyaletindeki Ville de Québec'de düzenleniyor.
Ocak ayı sonu ile Şubat ayı başında başlayıp, iki hafta sürüyor. Karnavalın simgesi "Bonhomme" (iyi adam) anlamına gelen kardan adamdır. Kırmızı şapkası ve renkli kemeri, Quebeclilerin geleneksel kıyafetlerindendir. Tüm dünyadan gelen binlerce insan, görsel bir çok şölenin ve eğlencenin tadını çıkarır. Bu görsellikler içinde en göz alıcı ayrıntı kar ve buzdan olağanüstü intizamla inşa edilmiş heykeller ve dev yapılar. Festivalde yer alan kış sporları, geleneksel Quebec tarzı etkinlikler (kraliçe ve düşesler, karnaval mumu), kar banyoları, konserler, kano yarışları ve köpek kızağı yarışları gibi eğlenceli aktiviteler arasında.
Mardi Gras (New Orleans, Miami, ABD)http://www.mardigras.com/
Mardi Gras'ın hikayesi biraz değişik. Aslında Mardi Gras, katoliklerin paskalya öncesindeki 40 günlük büyük perhiz döneminin başlangıcında kutlanan dini bir bayram. Ancak New Orleans'ta Mardi Gras, yasaklardan kurtulmanın, özgürlüğü cinsel teşhirle karıştırmanın coşkusu olarak yaşandığı, bugün Rio Karnavalı'yla kıyaslanacak kadar büyük ve katılımın çok olduğu, dünyanın en büyük festivallerinden biri halini almış. Bu festivalin akla ilk getirdiği şey "
göğüsler" :) Az önce de bahsettiğim gibi, kutlamalar cinsel teşhirin özgürlüğü ve yasakçı zihniyeti "kışkışlamasını" temsil ettiğinden, Amerikalı kızlar festivalde göğüslerini her fırsatta açmaktan geri durmuyor. Bazı kızlara incik boncuk verdiğinizde "size özel" göğüslerini gösteriyorlar. Ne kadar çok boncuk verirseniz ona göre "karşılık" alabiliyorsunuz. Tabi Amerika'daki muhafazakarlar bu karnavaldan rahatsızlar, hatta içlerinde Katrina Kasırgası'nın da bu sebeple New Orleanslılara ceza olsun diye çıktığına inananlar var. (Samanyolu TV dizileri düz mantığı, yobazlık konu oldğunda hangi dinden olduğunun önemi yok sanırım). Onun dışında, alkol, renkli gösteriler, değişik kostümler, havai fişekler, eğlence ve sınırsız seks. Festival, her yılın şubat ayında gerçekleşiyor.
Sziget (Budapeşte, Macaristan)http://www.szigetfestival.com/
Sziget Festivali, Macaristan'da her yıl Budapeşte'de, Tuna nehrindeki Obudai Adası'nda düzenlenen, ismini festival alanının bir adadan oluşmasından dolayı Macarca "ada" anlamına gelen "sziget" sözcüğünden alan bir müzik festivalidir. Bugün 400.000 kapasitesi, geniş kamp alanı, çocuklarıyla gelen ailelerin çocuklarını emanet edebilecekleri kreşlerden ücretsiz vestiyerine kadar her tür detayın düşünüldüğü, bir çok türden sanatçıya ve müzik türüne ev sahipliği yapan Avrupa'nın en büyük müzik festivalidir. Kafada biraz daha net canlanması için festival alanının bir
krokisine bakmak, ufak bir OHA çekmek için de sanırım yeterli. Onlarca sahnesi, yüzlerce grubu, sonsuz atraksiyonu, çamuruyla, Gyros'uyla (domuz döneri) saygı duyulası cümbüştür. Bu cümbüşe göre bilet fiyatları da oldukça makuldür, günlük bilet fiyatı 45 Euro.
Festival ağustos ayında gerçekleşiyor ve 1 hafta sürüyor.Edinburgh International Festival (Edinburgh, İskoçya)http://www.eif.co.uk/
Tiyatro, opera, film, kitap ve caz festivallerinden oluşan Edinburgh Festivali, alanında dünyanın en büyük festivali. Neredeyse sanatın tüm türlerini içinde barındırması, uluslararası yıldızlardan oluşan programı dışında, tarihi gelişimi de festivale "cream de la cream" duruşu haricinde farklı bir boyut kazandırıyor. Festival 1947'de İskoçya halkının savaş nedeniyle bozulan moralini yükseltmek için başlatıldı. Başta sadece müzik, tiyatro ve film dalların oluşan festivale katılmak için gelen sekiz tiyatro topluluğunun, "resmen davetli olmadıkları" için geri çevrilmelerine rağmen kenti terk etmemesi ve kendi kendilerine perde açıp oyunlarını sahnelemeye karar vermesiyle farklı bir noktaya taşındı. Hemen ertesi yıl bu "kendi kendine" inisiyatif devam etti ve zamanla ünü ana festivali aşan
Fringe doğdu. Bugün dünyaca ünlü şeflerin, aktrislerin, tenorların, sinemacıların, yazarların, caz ustalarının ve tabi onları merak eden binlerce izleyici, eleştirmen ve oyuncu ajansının hepsinden daha çok ilgi çeken, resmi Edinburgh Festivali'nin hemen yanıbaşında kentin irili ufaklı tüm tiyatro salonlarını, barlarını, evlerini, sokaklarını, ve hatta bir tuvaleti ve otomobili kullanan, adı sanı duyulmadık tiyatrocu kitlesi tarafından düzenlenen Fringe Festivali. Edinburgh Festivalı
Ağustos ayında başlayıp 3 hafta kadar sürüyor.Glastonbury Festival (Pilton, Summerset, İngiltere)http://www.glastonburyfestivals.co.uk/
Bir dehşet festival daha. Glastonbury Festival of Contemporary Performing Arts (tam adı bu), dünyanın en büyük açık ve yeşil alan festivali olma özelliğini taşıyor. Glastonbury Festival, ilk olarak 1970 yılında gerçekleşti. Bu özelliğiyle, emsalleri içinde en eski tarihe sahip olan festival. Kurulu olduğu alan, İskoçya'nın bilindik küçük baş büyük baş otlatıldığı, country side denen geniş mera gibi bir yer. Festivali biraz farklı kılan da sanırım bu, 21. yüzyılın rock, techno, raggae, hip-hop türü müziklerini böylesine bir ortamda dinlemek. İskoçya'nın 4 mevsim yağış alan iklimini göz önüne aldığımızda, bu festivale katılmadan önce yanına uzun işçi model plastik botsuz, yağmurluksuz gelen yanar ! 80'den fazla sahnede 700'den fazla performansın sergilendiği festivalde, 200 bine yakın kişi katılım gösteriyor. Festival alanı krokisini
burda. En ucuz bileti 120 pound olan festivalin 200 bin bileti, genellikle satışa çıktıktan 1 gün sonra tükeniyor.
Festival her sene haziran ayında 4 gün sürüyor. Henüz line-uplar açıklanmamasına rağmen (internet sitesinde biraz da kibirli bir şekilde bahara kadar açıklanmayacak, ama bir fikir vermesi açısından 2010 line-up'ına bakabilirsiniz denmiş) 2011 biletlerinin tamamı satıldı. Bu da festivalin ne kadar güvenilir ve sadık fanlarının olduğunun kanıtı. 2010 line-up'ı
burdan incelenebilir. Birbirinden güzel stage'ler iyi hoş da, hepsine yetişebilmek için bölünerek, mitozla, sporla çoğalmak gerek.
Las Fallas (Valencia, İspanya)http://www.fallasfromvalencia.com/
Fetivale katılmış biri Las Fallas hakkında şunları yazmış :
Bu festivale gitmek istiyorsanız öncelikle kulaklarınıza güvenmeniz gerekiyor. Las Fallas'ın son haftası boyunca her gidilen yerde, sokakta fişeklerin, torpillerin ortasında kalacaksınız. Geceleri sabahlara kadar elinizde içki sokaktan sokağa konser tarzı yerlere koşup, tanımadığınız insanlarla dans edip, karşılıklı torpil değiş tokuşu yapacaksınız, fallaları söndüren itfayecilere "Maricones" diye bağırıp gece yarısı sizi ıslatmalarını bekleyeceksiniz. Ardından da itfayecileri askere uğurlar gibi havalara kaldırıp atacaksınız. Tabiki bu saydıklarım orada yaşananların sadece küçük bir kısmı, ama kesin olan bir şey varsa Las Fallas'da eğleneceğinizdir.Las Fallas, marangozların azizi olan San Jose'nin (St.Joseph) anısına kutlanan bir Valencia festivalidir. Festivalin sembolü, San Jose'nin marangoz olmasından yola çıkılarak, yapımı aylarca süren kocaman ahşap-poliüretan ya da plastikten heykellerdir, ki bu heykele Falla deniyor, Fallas İspanyolca çoğul hali. Bunlar, güncel olayların karikatürize edilmiş maketleridir genellikle. 3 boyutlu, bazıları 30 metreye varan büyüklükte, Disneyland tadında, çizgi film karakterleri kıvamında karikatürlerdir denebilir. Her mahallenin kendi fallası vardır, tamamını gezip görmek de oldukça zor (700 adet civarında olduğu söyleniyor). Festival genelde şubatın son pazarı "
La Crida" denen seramoniyle başlar. Daha sonra "
La Mascletà" zamanı gelir. Mascleta sadece inanılmaz yüksek ses çıkartan bir tür "gündüz havai fişeği"dir. 1-19 mart arası her gün saat 2'de Mascleta gösterisi olur, 6-7 dakika sürer, geçici duyma zorluklarına yol açabilir. Ara ara konserler, sahilde partiler de gerçekleşiyor.
15 martta Fallas başlar denilebilir. "
La Plantà" denen bu günde bizim heykeller yani fallalar (Fallas) sokaklarda ışıklı süsleriyle arz-ı endam ederler. 15-18 mart arası "
La Nit del Foc" denir, geceleri muhteşem havai fişek gösterileri yapılır. 19 mart ise, "
La Cremà", yani fallaların yakılma günüdür ! Evet, onca emekle ve ciddi paralarla yapılan, kimi ciddi bir sanat eseri niteliğindeki heykelleri adamlar son gün üzerilerine benzin döküp yakıyorlar. Bunu yapmalarının sebebi olarak bir rivayete göre çocuklara oyuncak yapan iyi kalpli San Jose'nin atölyesinin ve oyuncakların bir gün çıkan bir yangınla yanıp kül olması ve Valencialılar'ın kendini ve bu olayı aynı şekile anmaları olduğu söyleniyor. Fallalar yakıldıktan sonra gelen itfaiyecilerin insanlara su sıkması, insanların itfiayecilei kovalamasıyla eğlence, şamata ile festivalin kapanışı oldukça sulu ama eğlenceli olur. Bana hikayesi de etkinlikleri de çok ilginç geldi.
Sanfermines (Pamplona, İspanya)http://www.sanfermin.com/
Biz çok normalmişiz gibi her yıl düzenli olarak Türk televizyonlarında "vay vay vay bakın şu manyak İspanyollara, boğalara kovalattırıyorlar kendilerini" diyerek görebildiğimiz festival Sanfermines, yani San Fermín festivali. Kuzey İspanya'daki Pamplona şehrinde her yıl 6 Temmuz ile 14 Temmuz arasında düzenlenen geçmişi eskilere dayanan bir kutlamadır. Pamplona ve Navarre'nin koruyucu meleği olan San Fermin onuruna düzenlenir. Kutlamada en önemli aktivite "
Encierro" yani boğaların koşması olsa da, çoğumuzun bildiği gibi festival bu koşudan ibaret değildir, 1 hafta boyunca süren eğlence ve bir sürü diğer geleneksel etkinlikleri de kapsamakta. Herkesin çılgınca eğlendiği 24 saat ve 7 gün boyunca non-stop süren bir açık hava partisidir denebilir Sanfermines için. Şehire bütün olarak yayılmış bir festival olduğundan her köşede farklı bir aktivite görebilirsiniz. Bir meydanda şarap ve sangria savaşı yapan gençleri görebilmek mümkünken diğer bir köşesinde 0-6 yaş çocuklarının anne babalarıyla oyun oynaması için tasarlanmış özel köşeler mevcut. Keza caddelerdeki bayram havasına, sokaktan geçen bando takımlarının insanları yere yatırarak dans ettirmesine tanık olmak da mümkün.Geceleri de havai fişek gösterileri var tabiki. Bu arada araştırdığım kadarıyla boğa koşusu için koşan insanlar özel eçilmiş, yarı profesyonel, ve gönüllüler kulüplerinde yer alan insanlardan seçiliyormuş. O hengamede her ne kadar sızıntı olması gayet mümkünse de, böyle bir tavırları var İspanyolların. Biraz da işin hukuki boyutunu düşünüp koşu için dünya kamuoyunda hakim olan baskıları düşürmek için atılmış göstermelik bir kural olarak gördüm ben.
Carnaval de Rio (Rio de Jenerio, Brezilya)http://www.rio-carnival.net/
Böyle bir listede Rio Karnavalı'nın olmaması düşünülemezdi tabiki. Dünyanın en meşhur ve en büyük katılımlı karnavalı Rio Karnavalı. Her sene yaklaşık
1 milyon insan karnavalın tadına varıyor. İlk karnavalın 1723 yılında yapıldığını düşünürsek, bu tarihi olarak da dünyada kökleri en eskiye dayanan kutlamalardan biri. Genellikle
şubat ayına rastlıyor ve 4 gün sürüyor. Karnavalın ruhu
samba okulları. Çünkü karnavalın amacı, sadece bu karnaval için olan samba okullarında 1 sene hazırlanan sambacı kızların karnavalda birbirleriyle yarışması. Festivalin 4 gününün 2 günü, daha önceden belirlenmiş 14 samba okulunun yarışmasıyla geçiyor ve festival alanı rengarenk görüntülere sahne alıyor. Her okul kendine bir tema seçiyor, ve o temanın görselliği için temaya has dekorlar, kostümler ve koreografiler hazırlanıyor. Sunum ve grup etkileşimi de oldukça önemli. Bateria adı verilen bandoları da temaya has yaratılan ritim ve müzikleri segiliyor ve danslar şekilleniyor. Sonuç olarak, sadece birkaç saat giyilecek kostümler için günlerce haftalarca uğraşının sonucu ortaya görkemli giyinmiş krallar , kraliçeler ve prensler, ritmik danslar, kulağa hoş gelen müzikler ve görsel bir şölen çıkıyor. Birçok farklı kritere göre belirlenen değerlendirmenin sonucu kazanan okula da "
Grupo Especial" kazanan okul ünvanı ve para ödülü veriliyor. Bu yarışma dışında Rio Karnavalı zamanı Rio sahilleri, sokakları insan seli oluyor, etkinlikler, kutlamalar en coşkulu şekilde gerçekleşiyor ve eğlence sınırsız bir hal alıyor. Festival zamanı Ro plajından denize girmenin keyfi bir başka olmalı (şubat ayı Brezilya güney yarım kürede olduğundan en sıcak ay). Tabi festival zamanı hırsızlığın, suç oranlarının da şehirde en yükseldiği dönem olduğunu hatırlamak gerek, fiyatlar da normalin misli misli üstünde oluyor.
Evet olay budur efendim, hepsi çok güzel ve görülesi kutlamalar ama ilk 3 dersek benim favorilerim Rio, Las Fallas ve Oktoberfest(özür dilerim Mardi Gras). Müzik festivali kapsamında da Sziget'e gitmek isterim.